Müzik ruhun gıdasıdır demek, insanın ruhunun da beslenip doyum noktasına ulaşmaya ihtiyacı vardır, demektir. Nasıl ki insan fizik bedeninin beslenmeye ihtiyacı var ise ruhunun da enerji toplayabilmesi, hayata daha pozitif bakabilmesi için ruhuna gereken önemi verip onu beslemesi gerekmektedir.
Yaşadığımız madde dünyasında, beş duyu organımızla algılayabildiğimiz şeyler yoktur sadece. Gözle görülmeyen süptil diyebileceğimiz olgular da mevcuttur. İşte ruh, gözle görülmeyen ancak frekans ve titreşimlerle yoğrulmuş bir varlıktır.
Notaların yarattığı titreşimler, ses olarak dışarı yansımaktadır. Ruhun da bir enerji olduğunu düşünür isek müzik bu aşamada ruhumuza en iyi gelen şeydir. Onu rahatlatan, hayal kurmasına olanak sağlayan ve düşünme kabiliyetimizi arttıran önemli bir pozisyondadır.
Son yıllarda kriminal branşta çalışan polisler üzerinde yapılan çalışmalar, davalar esnasında yoğun bir şekilde müzik dinleyerek olayı irdeleyen polislerin, olayı çözme noktasında çok daha başarılı olduğunu ispatlamıştır. Bu bakımdan “Müzik Ruhun Gıdasıdır” anlamını, geniş perspektifte değerlendirmek gerekmektedir.
İlginizi çekebilir: Tasavvuf Müziği Nedir? Ne Zaman Ortaya Çıkmıştır?
Müzik Ruhun Gıdasıdır Kim Demiştir?
Müzik ruhun gıdasıdır sözünü M.Ö 400’de Platon dile getirmiş ardından Shakespeare “Twelft Night” adlı 5 perdeden oluşan oyununda:” Müzik aşkı besliyorsa çalın, çalın” diye bir giriş yaparak müziğin ruhu beslediğini anlatmıştır. Aşk, ruhun sevgi titreşiminde olma halidir. Ve bu duyguyu da en çok tetikleyen şey, müziktir. Çünkü müziğin de temelinde titreşimler yatar.
Eğer doğru bir titreşim ile yapılırsa müzik, harika bir insan ruhunu ortaya çıkaracaktır. Bu yüzden Beethoven’ın, Chopin’in, Amadeus Mozart’ın ortaya koyduğu eserler yüzyıllar sonra bile ruhumuzu beslemektedir. Yeni doğan ve büyümekte olan bebeklere bu yüzden bu harika titreşimli eserler dinletilmektedir. Çünkü insanın önce ruhunu beslemektir amaç.
