Kompulsif biriktirme hastalığı, ya da bildiğimiz adıyla istifçilik, toplumun her kesiminde ortaya çıkabilen, kişinin eşyalarının herhangi bir neden sebebiyle gitmesinden korktuğu için hissettiği panik duyusuna denir. Bu hastalık yüzünden insanlar; işlerine en yaramayan objeleri, ürünleri ya da nesneleri biriktirebilirler. Hatta bu hastalığa sahip insanlar; tarihi geçmiş şeyler, zamanı geçmiş gazeteler, kullanımı kalkmış ürünleri bile istifleme durumunda olabilirler.
Komsülatif hastaları, özellikle beraber yaşadıkları insanlar için bir zaman sonra yaşama alanı bırakmazlar. Obsesif Kompresif Bozukluğuna (OKB) komşu sayılabilecek bu hastalık yüzünden çevrelerine de zor anlar yaşatırlar. Eğer herhangi bir nedenden dolayı eşyalarından kurtulmak için atarsanız son derece huzursuz ve gergin olurlar. Eşyalarının gitme ihtimali bu bireyler üzerinde dehşet duygusunu yansıtır. Bu nedenlerden dolayı da aile bireylerini kendilerinden zamanla uzaklaştırırlar.
İstifçilik Hastalığı Nedir?
İstifçilik hastalığı, özellikle değer, sağlık, kullanıma uygunluk bakımından önemsiz eşyaların birikilmesi ile ortaya çıkar. Hiçbir şekilde eşyaların atılamaması ve o eşyalarla sürekli bir yaşam kurulması en büyük belirtidir. Fakat küçük bir ayrıntı bulunmaktadır. Tutumu olup bir takım eşyaların ileride lazım olabileceği düşüncesinden dolayı eşya saklanması bu hastalığın özelliği değildir.
Bu hastalıkta toplanıp bir türlü atılmayan, atılmasına kıyılmayan eşyalar ve birey üzerinde tutarsızlıkla birlikte düzensizlik vardır. Bu bakımdan incelendiğinde de koleksiyonculuktan dar farklı bir durumu bulunur. Koleksiyoncular, sadece bir ya da birden fazla alanı ilgilendiren değerli eşyaları para karşılığı ya da hobi edinmek için saklarken istifçilik hastaları her eşyayı saklama eğilimindedir.
Bu eğilim nedeniyle de bu hastalığı yaşayan insanlar, ileri düzeyde bir psikolojik davranış bozukluğuna sahip bireyler olarak değerlendirilir. Dünya üzerinde hiç az sayılmayacak kadar bu hastalıkla yaşan insan toplulukları bulunur. Özellikle Türkiye nüfusunun neredeyse %3’lük bölümü bu hastalığın pençesi altındadır. Eşyaları ile kurdukları duygusal bağ nedeniyle de yaşam alanlarını kısıtlayarak evlerini adeta bir çöp ev durumuna getirip hastalığın tedavisini reddetmektedirler.
İstifçiliğin Nedenleri Nelerdir?
İstifçiliğin nedenleri arasında en temele indiğimizde genetik faktörler ağırlık göstermektedir. Özelikle travma, erken çocukluk döneminin yanlış aile tutumları, ayrılık anksiyetesi diğer bir adıyla da ayrılık korkusu, bu durumun en temel sebepleri olarak görülmektedir. İstifçilik probleminin artış gösterdiği belirtilerin ortaya çıktığı dönemin hemen öncesinde ise genellikle stresli bir dönem ya da travmatik durumlar söz konusudur. Genellikle;
- Ağır depresif durumlar,
- Bunama sorunu,
- Psikoz,
- Sevgi eksikliği,
- Kariyer problemleri de belirtilerin artmasına neden olmaktadır.
Bu durum incelendiğinde, bizlere kişinin yaşantısal durumlarının hastalığın oluşmasında önemli bir faktör olduğu görülmektedir. Travma yaşayan insanların, gerçek manada stres faktörleri ile karşı karşıya gelmemek ya da bir anlamda travmanın üzerini kapatmak adına istifçiliği bir koruma kalkanı gibi kullanabilirler. Bu durum da bizlere istifçilik neden olur? Sorusunun en temel yanıtını oluşturmaktadır.
Hatta günümüzde yapılan araştırmalarda görülüyor ki, istifleme hafıza ya da dikkat isteyen problemlerle birlikte kategorize etme ve karar verme zorlukları arasında bir ilişkiye sahiptir. Bu bağlamda, kişiler ellerinde bulundurdukları eşyalar ile bağ oluşturarak, güvenli ortam eksikliğini karşıladıkları ve kişisel anlamda hayatında yaşadığı olayları hatırlamalarını sağlayacak nesneleri biriktirme eğilimindedirler.
İstifçilik sebepleri genel anlamda ele alındığında bireyin yaşadığı olumsuzluklardan ya da duygusal eksikliklerden oluşmaktadır. En büyük nedenler bireyin kendi içerisinde yaşadığı olumsuz duygu durumu ve davranışların dışarıya yansımasıdır.
İstifçilik Tedavisi Var Mı?
İstifçilik tedavisi, her psikolojik rahatsızlık tedavisinde olduğu gibi ilk olarak yapılması gerekli olan, kişinin problemini kabul etmesi ve tedavi olmayı kesinlikle istemesidir. Birey eğer tedaviyi kabul etmez ve kendisinin hasta olduğunu düşünmezse tedavinin sonuç vermesi çok düşüktür. Fakat bu hastalıkta en büyük sıkıntı hastalığı yaşayan insanların bulundukları durumdan rahatsız olmamasıdır.
Hastalığı kabullenememe yüzünden de tedavi uyumları oldukça düşüktür. Fakat son zamanlarda yapılan araştırmalar ve gelişen tedavi yöntemleri ile birlikte özellikle bilişsel davranışı terapi sayesinde bireylerin istifleme hastalığının önüne geçilmede önemli adımlar atılmıştır. Bu bağlamda bilişsel davranışçı terapiyi uygulayan uzmanlar, bu hastalığın altındaki nedenleri araştırarak ilk olarak sebepleri ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
İstifçilik çözümü olarak sunulabilecek bilişsel davranışçı terapinin yani psikoterapinin amacı; bireyin önce eşyalardan kurtulmasını sağlamaktır. Belli ve minimal bir tarzda eşya ile yaşamını sürdürmesini sağlamaktır. Bu sayede hasta bireyin yavaş yavaş bir şekilde normal bir yaşama geçmesi hedeflenmelidir.
Özellikle son zamanlarda gelişmekte olan nörobilimsel çalışmalar, dispozofobi (istifleme hastalığı) yaşayan insanlarla normal insanlar arasında belirgin farklılıklar keşfetmişlerdir. Bu anlamda elde edilen bulgular hastalığın tedavisinde çok etkili izler taşımaktadır. Güncel çalışmaların eşiğinde, istifleme problemi yaşayan insanların beyinlerinde karar verme, dikkat ve duyussal bölgelerde bozukluklar gözlenmiştir.
Bu nörobilimsel nedenlerden ötürü öncelikli olarak dışarıdan bir etki ile hastalığın önüne geçilmek amaçlanmaktadır. Gelişen teknoloji ve psikolojik terapi yöntemleri ile birlikte ilerleyen dönemlerde hastalığın önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Bu bağlamda iyi bir psikiyatri servisine hastanın götürülmesi ve gerekli tetkiklerin yapılması gerekmektedir.
Dispozofobi Hastaları Yakınları Ne Yapmalı?
İstifleme hastalığı davranışında bulunan insanlar yakın çevreleri ile sık sık problem yaşamaktadırlar. Özellikle en çok oluşan problemlerden biri de ev ve iş ortamını birlikte paylaşanların yaşam alanlarının fazlaca kısıtlanmasıdır. Bu kısıtlamanın diğer bir yönden yansıması da hijyenik yönden sıkıntılı bir ev ortamının oluşmasıdır.
Bu noktada yapılacak şeyler; istifçi bireyin tutumunu, problemini ve durumunun gidişatını incelemek ve psikolojik yönden rahatsızlığını kabul etmesini sağlamaktır. Bununla birlikte istifçilik problemini yaşayan bireyin doğasını anlamak gerekmektedir. Ayrıca bireyin yakınlarının duruma karşı duygu yönetimi ve becerileri edinmesinde de büyük önem bulunmaktadır.
Dispozofobi durumunun temelinde yatan duygusal problemleri anlamaya çalışılmalıdır. Bu dönemde öncelikli olarak sevgi ve şevkat gösterilmelidir. Bireyi değişime zorlamak ve değişim için desteklemenin yanı sıra durumun düzelmesi için yeterli zamanı ona tanımak gerekir. Problemin görülme sıklığı incelendiğinde Türkiye ve dünya üzerinde oldukça fazla vaka bulunmaktadır. Bu nedenle umutsuzluğa kapılamdan durumun düzeltilmesi için hareket edilmelidir.
Hastanın yaşam standartlının yükselmesi, daha iyi ve normal bir yaşama kavuşması için yakın çevrenin gerekli özveriyi göstermesi gerekmektedir. Bu istifçilik nedenleri arasında kesinlikle biyolojik etmenlerin yanı sıra çevresel etmenlerin olduğunun unutulmaması gerekmektedir. Hastanın destek alması, çevresinden sevgi ve hürmet görmesi, yaşamı için yenilikler keşfetmesinin sağlanması hastalığın atlatılmasında önemlidir. Bu yüzden çevresinin de yardımcı olması gerekmektedir.
Çöp Toplama Hastalığı Nedir?
Kompulsif biriktirme hastalığı, değersiz ve sağlıksız bir nitelik barındıran kullanılması imkânsız tüm eşyaların biriktirilmesi ile birlikte hastanın eşyaları atamamasına dayanmaktadır. Kısacası bu hastalığın etkisindeki bireyler çöp toplama eğilimindedir ve kullanılmayan eşyaları biriktirmekten kendilerini alamazlar.
Halk arasında çöp ev diye nitelendirilen bu evlerin sahipleri genellikle bu hastalığın pençesi altındaki insanlardan oluşmaktadır. İstif sebepleri ne olursa olsun hastalığın önce hasta tarafından kabul edilmesi daha sonra da hastanın tedaviye ikna olması gerekmektedir. Daha sonra iyi bir psikiyatri servisi ya da psikoloji merkezine gidilerek çözüm üzerinde düşünülmeli, tedavinin gerçekleşmesi sağlanmalıdır.