Protein nedir kısaca açıklarsak, vücudun yapı malzemeleri olup, çocuklarda ve gençlerde kasların büyümesini, yenilenmesini ve tamirini sağlayan maddelerdir. Yaşlılarda ise büyüme durduğundan, onlarda da sadece vücudun tamirini ve eskiyen kısımlarının yenilenmesini sağlar. Bu sebeple, yaşam için proteinler şarttır. Yerleri başka gıdalarla doldurulamaz. Her saniye, vücudumuzda, eskiyenleri yenilemek ve tamir etmek zorunda olduğumuzdan, proteinli gıdaların da her gün yeterince alınması gerekir. Karbonhidrat, vücudumuzun çalışmasında, sıcaklık sağlamada kullanılır. Otomobillerin benzinine benzerler.
Bu yazı ile, proteinler ve karbonhidratlar hakkında bilgi sahibi olacak, hangisini nasıl tüketmemiz gerektiğini öğreneceksiniz.
Proteinler
Protein İçeren Besinler
Protein hangi besinlerde bulunur sorusunu aşağıda cevaplıyoruz:
Hayvansal protein kaynakları: Etler, balıklar, yumurta, süt ve süt mamülleri, kabuklu deniz ürünleri, proteini yüksek besinler arasındadır.
Bitkisel protein kaynakları:
- Kuru yemişler: Ceviz, badem, fıstık, antepfıstığı, çamfıstığı, ayçiçeği, kabak ve karpuz çekirdekleri.
- Bakliyatlar (kuru erzak): Nohut, fasulye, mercimek, kuru bezelye, kuru bakla ve soya fasulyesi.
- Hububatlar: Buğday, çavdar, arpa, mısır, pirinç ve yulafta da bir miktar protein vardır. Hayvansal ve bitkisel kaynaklardan aldığımız proteinlerin insan vücudunda yararlılık derecesi aynı değildir. Zira proteinler, hazımdan sonra en ufak parçaları olan aminoasitlerine ayrılır ve sonra insan vücudunda kas, saç ve kan gibi kısımları yapmak üzere yeniden belirli oranlarda birleştirilirler.
Bu yeni yapımlar sırasında hayvansal proteinler, insanlar için daha yararlıdır. Buna karşılık bitkisel proteinler, insan vücudunun tüm isteklerini karşılayamaz.
Proteinlerin Görevleri
Proteinli yiyecekler sayesinde aldığımız proteinleri vücuttaki yararlılık derecesine göre 3 grupta toplayabiliriz:
1. sınıf proteinler: Bu gruptaki protein kaynakları, 1. sınıf veya komple proteinlerdir. Bunlar insan vücudunda her çeşit protein ihtiyacını karşılayabilirler. Bu bakımdan 1. sınıf proteinler, bebekler, hamile ve emzikli kadınlar, ağır bir hastalıktan sonra iyileşme (nekahat) dönemine girmiş hastalara çok gereklidir. 1. sınıf yani komple proteinler, et, balık ve yumurta ile süt ve süt mamüllerinde bulunur. 1. sınıf proteinler, kasların yapımı, tamiri ve yenilenmesi için kullanılır.
2. sınıf proteinler: Bu gruptaki proteinlerin özellikleri, vücudun tamiri ve bakımı için idealdir. Kasların gelişmesini ve hücrelerin çoğalmasını sağlayamazlar. Bu nedenle, sadece bu gruptaki proteinlerle sağlıklı bir yaşam sürdürülemez. Bu gruptaki proteinler, bakliyat dediğimiz nohut, fasulye, mercimek, soya fasulyesi, kuru bezelye ve kuru baklada bulunur Ayrıca kuru yemişlerdeki (fındık, fıstık, badem, ceviz, antepfıstığı, çam fıstığı) proteinler de bu gruba dahildir.
3. sınıf proteinler: Bu gruptaki protein ağırlıklı besinler, vücut ihtiyacı için yetersizdir ve ihtiyacımızın az bir kısmını karşılarlar. Bunlar, kemik suları ve hububat (buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, darı) proteinleridir.
Büyüme çağındaki çocuklar, bebekler, hamile ve emzikli kadınlar, ağır bir hastalıktan sonra iyileşme dönemine girmiş kimseler, mutlaka 1. sınıf protein almalıdırlar. Böylece kasların büyümesi, yenilenmesi ve tamiri sağlanabilir. Çocukların hayvansal protein ihtiyacı ile bitkisel protein ihtiyacı oranı, yaşlılardaki gibi yarı yarıya değildir. Bebek ve çocuklarda hayvansal protein daha önemlidir çünkü bunlar büyüyecek ve kasları gelişecektir.
Proteinlerin ihtiyaçtan az veya çok alınması: Yukarıda belirttiğimiz miktarlardan az veya çok protein alınırsa, bu, vücut için faydadan çok zarar getirir. Şöyle ki:
Yeterli protein alınmazsa: Büyük, küçük herhangi biri, yaşına göre alması gereken protein miktarını, günlerce yeterli miktarda alamazsa, kaslar gelişemez, tamiri ve yenilenmesi sağlanamaz ve yaralar vaktinde iyileşemez. Protein eksikliğini doğuran beslenme hataları toplumumuzda oldukça yaygındır. Proteince yeterli beslenmeyen bu kişilerde şu rahatsızlıklar ve bozukluklar görülür:
- Kaslar zayıflar, bunun sonucunda da genel bir zayıflama görülür. Bu arada karaciğer küçülür ve yeterince görev yapamaz hale gelir. (Vücut, ihtiyacı olan proteini kasları ve karaciğeri eriterek sağlar).
- Kişi, bedenen ve psikolojik olarak zayıflar, düşüncelerini toparlayamaz hale gelir ve hafıza zayıflar.
- Mide ve karaciğer salgıları azaldığı için, hazımsızlık çekilir.
- Cinsel hormonlar yeterince çalışamaz ve böylece cinsel iktidarsızlık ve cinsel soğukluk meydana gelir.
- Protein eksikliği, kadının hamileliği sırasında veya bebeğin doğumundan sonraki emzirme döneminde meydana gelirse, anne ne karnındayken ne de doğumdan sonra sütüyle bebeğe yeterli protein veremez. Bu durumda, bebeğin öncelikle zeka derecesi düşük kalır. Ayrıca bu bebeklerin gelişmesi durur veya çok yavaş olur.
İhtiyacımızdan fazla protein alınırsa: Bir insan, et, balık, yumurta, bakliyat ve kuruyemiş gibi maddeleri devamlı ihtiyacı olandan fazla olarak tüketirse, yani protein ağırlıklı beslenme rejimi yürütürse, proteinlerin vücutta kullanıldıktan sonra geriye bıraktıkları üre, üre asidi gibi artık maddeler kaslarda ve kanda normalden fazla birikir. Bu artık maddeleri temizlemekle yükümlü böbrekler ve karaciğer, kapasitelerinin üzerinde yükle karşılaştıkları için yorulurlar ve hayati önemi olan böbreklerimiz ve karaciğerimiz rahatsızlanır.
Kan ve kaslar, kendileri için zehir etkisi yapan üre ve üre asidinden yeterince temizlenemedikleri için, romatizma ağrıları artar, kas ve eklemlerde ağrılar olur, kalp ve damar hastalıkları ortaya çıkar ve dolayısıyla vücudun dayanıklılığı azalır, sık sık hasta olunur ve ömür kısalır.
Ayrıca hayvansal proteinler, yani yüksek proteinli besinler pahalıdır. Böylece fazladan yenilen et, balık, yumurta vb. için ödenen para hem keseye hem de sağlığa zarar vermiş olur. Kısaca, yemek hazırlarken sadece protein ağırlıklı bir diyet uygulamaya niyetiniz varsa, ketojenik beslenme ve diyet şeklinde uygularsanız, sağlığınız da tehlikeye düşmeyecektir.
Karbonhidratlar
Karbonhidrat, vücudumuzun çalışmasında, sıcaklık sağlamada kullanılır.
Karbonhidratlar, başlıca şu yiyeceklerde bulunur:
- Tüm hububat (buğday, arpa, çavdar, mısır, darı, yulaf).
- Tüm bakliyat (nohut, fasulye, mercimek, bezelye, soya vb.).
- Tatlı meyveler (üzüm, incir vb.).
- Şeker ve şekerli yiyecekler ve bal.
Karbonhidrat sindirimi, ağızda tükürük yoluyla başlar. Bu nedenle lokmalar ağızda iyi çiğnenmeli ve bol tükürükle karıştırılmalıdır. Mide ve bağırsaklarda hazmı tamamlanan bu gıdalar, tüm vücudumuzda dağıtılarak enerji olarak kullanılırlar. Bunların fazlası karaciğerde depo edilerek gerektiğinde oradan yeterli miktarlarda kana verilir.
İhtiyacımızdan Fazla Karbonhidrat Tüketirsek Ne Olur?
- İhtiyaçtan fazla karbonhidrat tüketilirse: Kanda şeker miktarı artar, karaciğer bunun hepsini depo edemez, fazla şeker vücudun değişik yerlerinde yağ tabakası şeklinde depolanır ve o insan şişmanlar. Fazla şekerli gıdalar, mide ve bağırsakta fazla miktarda gaz meydana gelmesine neden olur.
- İhtiyaçtan daha az karbonhidrat tüketilirse: Vücut halsiz düşer, fiziksel güç azalır, gıda dengesi bozulduğu için proteinli gıdalar ayrışmaya başlar ve karaciğer ile böbrekleri yorarlar. Karbonhidrat, egzersiz yaparken mutlaka tüketmemiz gereken gıdalardandır. Vücutta amonyak meydana gelir ve bu da vücut için toksik (zehirli) etki yapar. Yetersiz şeker, vücudun ihtiyacı olan şeker seviyesinin düşmesine ve o kimsenin komaya girmesine bile neden olabilir.
Karbonhidrat içeren gıdalar, yağlı ve proteinli gıdalara göre daha ucuzdur. Bu sebeple, aşırı karbonhidrat tüketimi dünyada daha sık rastlanan bir sorundur. Bu durum, giderek küçük ve orta yaş dolaşım bozukluklarına ve obeziteye yol açmaktadır. Bu insanlar, ağır hareket eden, kimi zaman uyuşuk ve çabuk yorulan türde vücuda sahiptir.
Dr. Mehmet Göbelez ‘in Gıdalarımız ve Sağlığımız kitabından önemli gördüğüm yerleri, sizin için aktardım. Kitap hakkında bilgi almak için, bu adresi ziyaret edebilirsiniz. Sağlıkla ve lezzetle kalın. :)